27,1105$% -0.06
28,9636€% 0.07
33,3968£% 0.03
1.673,69%0,01
2.758,00%-0,04
720665฿%-1.8395
Son zamanlarda en yakından şahit olduğumuz çevre olayı, hiç şüphesiz Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj ya da bir diğer adı ile deniz salyası. Ne yazık ki kolay kolay da ortadan kaybolacağa benzemiyor. Elbette kendi kendine oluşmadığı gibi, kendiliğinden ortadan kaybolmasını bekleyemeyiz ancak şu andan sonra denizlerimizin doğal dengesine yeniden kavuşabilmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu yapabilmenin ilk koşulu çevremiz ile uyum içinde yaşamak. Bu uyumu sağlamak için ise çevremizle empati kurabilmeliyiz. Gelin birlikte eğer karada değil de denizin altında yaşasaydık neler olurdu anlamaya çalışalım…
Yüzeyde oluşan müsilaj tabakası, deniz suyuyla atmosferin bağlantısını keserek su altındaki oksijenin azalmasına neden oluyor. Balıklar gibi hareket edebilen deniz canlıları oksijene ulaşabilmek için midye, deniz süngeri gibi hareketsiz olan canlılardan daha şanslı olsalar da bu durum deniz yaşamını tehdit ediyor. Müsilaj tabakası tarafından çevrelenen canlılar ölüyor.
Bilim insanları küresel ısınmanın etkisi ve buzulların erimesiyle önümüzdeki 100 yıl içinde deniz seviyesinin 3 metre kadar yükseleceğini ve daha uzak bir gelecekte yerküredeki kıtaların büyük kısmının sular altında kalacağını öngörüyor. Böyle bir durumda enerji kaynaklarının da tükenmesiyle insanoğlunun su altı kaynaklarına yönelmesi ve kendini su altı yaşamına hazırlaması kaçınılmaz görünüyor.
Su altında yaşayabilmemiz için çeşitli mimari tasarımlar üzerinde çalışılsa da gelecekte bilim insanları kapalı bir ortamda bulunmaksızın ihtiyacımız olan oksijene kavuşabilmemizin yolunu bulabilecekler mi dersiniz?
Boston Çocuk Hastanesi’nde solunum yetmezliği nedeniyle hayatı tehlikeye giren hastaları kurtarmak için çalışan bir grup doktor , kan akışına özel bir oksijenli sıvı enjekte ederek insanların kısa süreliğine de olsa nefes almadan hayatta kalmasını sağlayan bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem insanların 15 ila 30 dakika boyunca solunum yapmadan yaşamasına imkan veriyor. Bu gelişme umut verici olsa da, solunum yapmanın kanda biriken zehirli karbondioksit gazını dışarı atmaya yarayan tam kapsamlı bir dolaşım sistemi olduğunu unutmamalıyız. Oksijen enjeksiyonu şimdilik sadece hastalar için bir hayat öpücüğü olabilir.
Doğadaki canlıları örnek alarak tasarımlar yapan Jun Kamei isimli bir malzeme bilimcisi ise, su altında nefes alıp verebilmek için Amphibio‘yu geliştirmiş. Deniz canlılarındaki solungaçlara benzer şekilde çalışan Amphibio, 3B baskı bir solunum cihazı ve vücudunuzun bir parçasıymış gibi hissettirecek şekilde tasarlanmış.
Bilim insanları bir yandan distopik senaryolar üzerinde çalışadursun, biz güzel dünyamızın yeşili ve mavisi ile bir bütün olarak kalması için elimizden geleni yapalım. Hepimizin yarınlar için küçük de olsa atabileceği adımlar var ve elbirliği ile dünyamızı hala yaşanabilir halde tutabilmek mümkün. Diliyoruz ki su altında yaşayabilmek için yapılan tüm tasarımlar yaşamak zorunluluğu ile değil, su altı harikalarını izleyebilmek için kullanılsın. Tüm gelişmeler bütünün hayrına olsun…
İçsel Uyumunu Yakalayan Dışarıda Engel Tanımaz
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.